İstanbul Başsavcılığı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçim afişlerine getirilen yasakla birlikte, Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul'daki siyasi rekabeti yeniden alevlendirdi. Bu durum, hem İmamoğlu'nun destekçileri hem de muhalifleri arasında büyük bir tartışma başlatırken, siyasi arenada sıcak gelişmelere de kapı araladı. Yasak, yalnızca afişlerle sınırlı kalmayarak farklı platformları ve yöntemleri de kapsayıp kapsamayacağı merak konusu oldu.
İstanbul Başsavcılığı, yaptığı açıklamada, Ekrem İmamoğlu’nun kampanya sürecindeki afişleri ile ilgili olarak bazı yasal düzenlemelere aykırılıklar tespit edildiğini bildirdi. Açıklamada, bu afişlerin “Türk Ceza Kanunu’nun 125'inci maddesi uyarınca hakaret ve tehdit içerecek mahiyette bulunması” gerekçesi öne sürüldü. Başsavcılığın bu kararı, İmamoğlu'nun siyasi rakipleri tarafından desteklenirken, birçok siyasetçi ve vatandaş tarafından tartışmalı bir hamle olarak değerlendirildi.
İmamoğlu’nun afişlerinde yer alan içeriklerin, muhalefet açısından demokrasi ve ifade özgürlüğü bağlamında ele alınması gerektiği vurgulandı. Birçok kişi, Başsavcılığın siyasi bir otorite tarafından yönlendirildiği düşüncesini savunarak, bu durumun demokrasiye ciddi bir müdahale olduğunu ileri sürdü. Ayrıca, bu kararın, seçim sürecinde gündemi değiştirmek amacıyla alındığı yönündeki iddialar da hızla yayıldı. İmamoğlu, yasak kararını duyduktan sonra sosyal medya üzerinden verdiği tepkinin yanı sıra, basında da konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Başsavcılığın yasak kararının duyulmasının ardından, birçok siyasi partiden ve sivil toplum kuruluşlarından tepkiler yağdı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti gibi muhalefet partileri, bu durumu halkın iradesine yapılan bir saldırı olarak değerlendirdi. Her iki parti de, ifadelere getirilen yasakların, seçmenlerin özgür iradeleri üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceğini ifade etti. Bu sebeple, afişlerin yasaklanmasının, sadece İmamoğlu'nu değil, geniş kitleleri de etkileyebileceği ifade edildi.
Özellikle sosyal medya platformlarında yapılan yorumlar, bu yasak kararının arkasındaki nedenler ile ilgili çeşitli spekülasyonların ortaya çıkmasına neden oldu. Kullanıcılar; “Baskı altındaki bir siyasetin halk için ne ifade ettiğini”, “serbest seçimin ne kadar anlamlı olduğunu” sorguladılar. Gençlerin, İmamoğlu'na destek paylaşımları ve tepkileri, özellikle Twitter ve Instagram gibi platformlarda giderek artan bir ivme kazandı.
Ekrem İmamoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarla bu yasaklama kararına itiraz etti. “Benim afişlerim, benim ve halkın iradesidir. Kimse bunun üzerine bir yasak getiremez.” diyerek, yasaklara karşı duruşunu kararlılıkla belirtti. Bu açıklama, özellikle genç kitleler tarafından destek buldu ve #İmamoğluYasaklanamaz etiketi sosyal medyada hızla yayıldı.
İstanbul'da yaşayan birçok vatandaş ise, bu duruma tepkilerini göstermek için buluşma düzenlemeye başladılar. Afişlerini, dövizlerini ve bayraklarını alarak, İmamoğlu’na olan desteklerini çeşitli alanlarda dile getirmeye başladılar. Toplumun geniş kesiminden gelen tepkilerin artması, bu yasaklamanın sadece bir afiş meselesinin ötesinde, demokrasi ve insan hakları açısından daha büyük tartışmalara yol açıcı etkiler yaratabileceğini düşündürüyor.
Sonuç olarak, İstanbul Başsavcılığı tarafından Ekrem İmamoğlu’nun afişlerine getirilen yasak, siyasi arenayı şekillendiren önemli bir gelişme olarak kaydedildi. Bu durum, sadece bir afiş meselesinden ibaret olmayıp, Türkiye'deki demokratik süreçlerin ve ifade özgürlüğünün geleceği üzerinde de büyük bir etki yaratabilecektir. İmamoğlu’nun bu yasaklamaya karşı verilecek mücadele, muhalefet ve iktidar arasındaki denklemi yeniden sorgulatırken, toplumun tüm kesimlerini de derinden etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.